BİR KULÜPTEN DAHA FAZLASI
Sizlere bu yazımda ” bir kulüpten daha fazlası ” olan bir takımdan bahsetmek istiyorum.
Bir kulüpten daha fazlası, söylemi Aziz Jordi’nin haçını ve ulusal renklerini içinde bulunduran armaya sahip olan Barcelona’yı aklınıza getirmiş olabilir; ama bu takım daha da fazlası…
İkinci Dünya Savaşı’nda işgal altındaki ülkelerini Tito önderliğinde kurdular. Yeni ülkelerini uluslararası platformlarda spordaki başarılarıyla da tanıttılar. Tıpkı yıkılış tanıtımı gibi…
Kızıl Yıldız devrimden iki yıl sonra, 1945’te Belgrad’ta polis teşkilatı tarafından kurulmuş bir takımdı. O yıllar Avrupa’da Nazi İşgali yüzünden stadlara siperler kazılırken Kızıl Yıldız; Partizan’la, Dinamo Zagreb’le vb müsabakalar düzenliyordu. Kızıl Yıldız, Yugoslavya da 18 kere şampiyon oldu. 1991’de bugünkü adı UEFA Şampiyonlar Ligi olan Avrupa Kupası’nı kaldırdı.
Başarılarına her geçen gün bir yenisini ekliyordu…
Ama ülkede işler bu kadar yolunda gitmiyordu. Tito’nun ölümünden 10 yıl geçmişti. Yöneticiler durgun suya taş atmakla meşguldüler. Siyasilerin söylemleri tribünlere sıçramış “halkın takımı” olan Kızıl Yıldız artık maçlara Sırp Ortodoks azizlerinin ve aşırı milliyetçi Sırpların fotoğraflarıyla geliyor, diğer halklara karşı olduğunu dillendiriyordu. “Gerilla taktiği” dedikleri yöntemle rakiplerini (rakip takımın formalarını giyip) dövüyorlardı. Beyaz spor ayakkabı, Adidas eşofman ve altın zircirler takıp kendilerine tarz oluşturmuşlardı. Avrupa’daki diğer taraftar gruplarının lakaplarını ve günlük yaşamlarını kendilerine uyarlayacak kadar popülist kültürün içerisine girmişlerdi.
Bu dönemlerde takımın tribün liderliğini kendi başına bela açabilecek olan Zeljko Raznatoviç (Arkan) adında biri yapıyordu. Henüz bu denli tanınan biri de değildi. Babası Tito’nun Hava Kuvvetleri’nde subaydı. Haydutluk kariyeri ise 9 yaşında evden kaçarak başladı. Yedi yıl sonra ise donanma akademisini terk edip İtalya’ya oradan da Fransa’ya gitti. Başkent Paris’te küçük çapta bir suça karıştığı için üç yıl cezaevinde yattı. 22 yaşına geldiğinde Belçika’da da silahlı soygun suçundan 3 yıl cezaevinde yatıp Hollanda’ya kaçtı. Hollanda polisleri Arkan’ı yakaladığında Almanya’ya; Alman polisleri yakaladığında da İsveç’e kaçtı. Son olarak Yugoslavya’ya döndü.
Raznatoviç tüm bu süreyi hayatının 26 yılına sığdırdı…
Hayatının geri kalan 22 yılını yine haketmediği gibi yaşamaya devam edecekti.
Ülkesine döndüğünde ilk işi babasıyla barışmak oldu.
Haydutluklarını ülkesinde daha rahat ve sorunsuz yapıyordu. Bir polis memurunu öldürdü, davası düştü. Amerikan malı Cadillac ile Belgrad’ın geniş caddelerinde geziyordu..
1990’ların başlarında Sırp milliyetçiğinin sömürücülerinden Slobodan Miloşeviç’te Kızıl Yıldız’ın yönetim kurulu üyesi oldu. Takım, sporun içinde bulunması gereken centilmenlikten gün geçtikçe uzaklaşıyordu.
Arkan, Delije adında kurduğu taraftar grubunun disiplin gereği saçlarını sıfıra vururur; hükümet destekli polis kamplarında kavga etmesini, adam bıçaklamasını ve öldürmesini öğretirdi. Arkan’ın deyimiyle “ondan sonra her şey kendiliğinden yola girerdi”
Devlet Bakanlığı’nın tahminlerine göre Yugoslavya’daki iç savaşta Arkan ve adamları boğma, boğaz kesme vb. yöntemlerle en az iki bin kadın ve erkek katletmişti. Savaş zamanı girdikleri evlerin oturma odalarındaki materyalleri, ziynet eşyalarını çalıyorlardı. Hatta “evsahipleri bahçeye değerli bir şey gömebilir” olasılığına karşı bahçeleri de kazarlardı. Bu haramilikleri nedeniyle savaş, Arkan’ı ünlü yaparken diğer taraftan Kızıl Yıldız’ı satın almayı teklif edecek kadar da zengin etmişti.
Arkan’a Kızıl Yıldız’ı vermediler. Arkan’da kendisine yeni bir Kızıl Yıldız yaratma derdine düştü. İlk iş olarak Kosova’dan bir amatör bir takım satın aldı. Takımdaki Arnavut oyuncuları takımdan ihraç etti. Fayda etmedi.. Ardından 1924 yılında kurulmuş olan ve yıllardır Yugoslavya’nın alt gruplarında mücadele eden bir takım daha aldı. Bu takımın adı 1389 yılında Kosova Meydan Muharebesi’nde savaşmış ve I. Murat’ı şehit eden Sırp askerin adıydı: Obilic.
Arkan’ın Obilic’i almasıyla başarılar da beraberinde gelmeye başladı. İlk olarak takım üst lige çıktı. Yetmedi, Avrupa Şampiyonlar Ligi’ndeki takımlara karşı mücadele etmeye başladı. Ama ibre düşünüldüğünden daha hızlı bir halde geriye doğru dönmeye başladı. Maç başlayıncaya kadar rakip oyuncuları garaja kapatmalar ve ölümle tehditler Avrupa basınında konu olmaya başladı. Bu yaşananların ardından Avrupa, Obilic’i kupalara katılma hakkını men etti. Arkan da çabucak yerini 1994 yılında evlendiği ses sanatçısı Ceca’ya bıraktı. Bir yıl sonra Arkan, 15 Aralık 2000’de İntercontinental Hotel’in lobisinde gözünden vurularak öldürüldü.
Yugoslavya iç savaşı sonrasında kurulan devletlerden olan Sırbistan, yeni bir kostüm değişikliğine gitti. Miloşeviç’e yapılan darbenin ardından Miloşeviç Lahey’e giderken; devlet başkanlığı görevine seçimle Zoran Djindjic geldi. Üç yıl sonra, mart 2003’te bir suikast sonucu öldürüldü.
Aynı mart ayında Arkan-Ceca çiftinin Kızıl Yıldız stadının karşısındaki malikanesine yapılan polis baskını sonrasında Ceca tutuklandı. Polis, Malikanede bir sığnağa giden gizli bir koridor buldu. Sığnakta sayısız şarjör, silah ve susturucu bulundu. Mali durumu inceleyen polisler, Ceca’nın Obilic’teki oyuncuların satışından elde edilen geliri Macaristan ve Güney Kıbrıs’taki kişisel hesaplarına aktarmıştı.
Ve tüm bu yaşananlara rağmen Ceca 4 ay yattıt çıktı..
Saygılar, sevgiler…
Yurt Bülteni Genel Yayın Yönetmeni – Selim Öztürk Bogucanin