Bosna Hersek’te Kriz

BOSNA HERSEK’TE yaşanan gerilimi Arnavut Haber detaylı olarak ele aldı. Mevcut anayasa ihlal krizi ve bunun savaşa evrilme ihtimalini iki başlık altında inceledik.
1-) Bosna Hersek’te Devlet Krizi
Detaylar ve Sorumlular
Saraybosna, 7 Mart 2025 – Bosna Hersek, son bir hafta içinde derinleşen bir devlet kriziyle sarsılıyor. Ülkenin karmaşık siyasi yapısı ve etnik bölünmüşlüğü, bir kez daha gerilimlerin artmasına neden oldu. Krizin merkezinde, Bosna Hersek’in iki entitesinden biri olan Sırp Cumhuriyeti’nin (Republika Srpska – RS) lideri Milorad Dodik’in ayrılıkçı politikaları ve bu politikaların yol açtığı anayasal düzen tartışmaları yer alıyor.
Krizin Başlangıcı ve Detaylar
Kriz, 1 Mart 2025’te Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik’in aldığı hapis cezasıyla ilgili gelişmelerin ardından patlak verdi. Dodik, ayrılıkçı eylemleri ve Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt’in kararlarını tanımama tutumu nedeniyle mahkeme tarafından suçlu bulunarak hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu karar, Bosna Hersek’in merkezi yönetimini destekleyenler tarafından önemli bir kazanım olarak görülse de, Sırp Cumhuriyeti’nde büyük bir tepkiye yol açtı.
5 Mart 2025’te Dodik, cezaya misilleme olarak radikal bir adım attı ve Sırp Cumhuriyeti Meclisi’nde devlet düzeyindeki mahkeme, savcılık, polis ve istihbarat kurumlarının RS sınırları içinde faaliyet göstermesini yasaklayan bir yasayı onaylattı. Bu hamle, Bosna Hersek’in anayasal düzenine doğrudan bir meydan okuma olarak değerlendirildi ve ülkedeki siyasi gerilimi zirveye taşıdı. Dodik’in bu yasalarla, RS’nin özerkliğini artırma ve merkezi devletten tamamen kopma yönünde bir adım attığı belirtiliyor.
6 Mart 2025’te Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Boşnak üyesi Denis Bećirović, Dodik’in eylemlerini “anayasal düzene darbe” olarak nitelendirerek, uluslararası toplumdan acil müdahale talebinde bulundu. Aynı gün, başkent Saraybosna’da toplanan bir grup, ABD Büyükelçiliği önünde protesto düzenleyerek, ABD Başkanı Donald Trump’tan Bosna Hersek’in toprak bütünlüğünü koruma konusunda destek istedi.
Sorumlular Kimler?
Krizin birincil sorumlusu olarak Milorad Dodik gösteriliyor. Uzun süredir ayrılıkçı söylemleriyle tanınan Dodik, Dayton Barış Anlaşması’nı tanımadığını sık sık dile getiriyor ve RS’nin bağımsızlığını ilan etme tehdidinde bulunuyor. Dodik’in Rusya ile yakın ilişkileri de krizi karmaşık hale getiriyor. Kremlin’in desteğiyle hareket ettiği iddia edilen Dodik’in, Avrupa-Rusya geriliminden faydalanarak Batı karşıtı bir pozisyon aldığı öne sürülüyor.
Ancak krizin tek sorumlusu Dodik değil. Bosna Hersek’in karmaşık siyasi yapısı, Dayton Anlaşması ile oluşturulan etnik temelli yönetim sistemi ve Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin (OHR) tartışmalı yetkileri de gerilimin artmasında etkili. Bazı analistler, uluslararası toplumun, özellikle AB ve ABD’nin, Bosna Hersek’teki krize yeterince hızlı ve etkili bir şekilde müdahale edememesini eleştiriyor.
Tepkiler ve Olası Sonuçlar
Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt, Dodik’in son hamlelerini “devletin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik bir saldırı” olarak tanımladı ve uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı. AB ve NATO’dan gelen açıklamalarda ise Dodik’in eylemlerinin kınandığı ve Dayton Anlaşması’na uyulması gerektiği vurgulandı.
Ülkede yeni bir savaş ihtimalinden endişe ediliyor. 1992-1995 Bosna Savaşı’nın travmaları hâlâ taze olan halk, Dodik’in ayrılıkçı politikalarının etnik çatışmaları yeniden tetikleyebileceğinden korkuyor. Öte yandan, Dodik’in destekçileri, RS’nin haklarını savunduğunu ve merkezi yönetimin Sırp halkını baskı altına aldığını iddia ediyor.
Sonuç
Bosna Hersek’te son bir haftada yaşanan devlet krizi, Milorad Dodik’in ayrılıkçı politikalarının bir yansıması olarak ortaya çıktı. Dodik’in hapis cezası ve ardından gelen radikal yasalar, ülkedeki kırılgan siyasi dengeyi daha da hassas hale getirdi. Uluslararası toplumun vereceği tepki, krizin seyrini belirleyecek gibi görünüyor. Ancak mevcut durum, Bosna Hersek’in Dayton Anlaşması ile şekillenen yapısının sürdürülebilirliği konusunda ciddi soru işaretleri doğuruyor. Ülke, bir kez daha tarihsel bir dönüm noktasıyla karşı karşıya.
2-) Bosna Hersek’te Savaş Çıkma Olasılığı ve Tarafların Tutumu
Savaş Çıkma Olasılığı
Bosna Hersek’te savaş çıkma olasılığı, 1992-1995 Bosna Savaşı’nın bitiminden bu yana en ciddi endişelerden biri olarak değerlendiriliyor. Dayton Barış Anlaşması ile kurulan kırılgan yapı, etnik bölünmüşlüğü derinleştirmiş ve siyasi istikrarsızlığı sürdürmüştür. Son gelişmeler, özellikle Dodik’in merkezi devlet kurumlarını işlevsiz hale getirme girişimleri ve RS’nin özerkliğini artırma hamleleri, bu yapıyı tehdit ediyor.
Tetkileyici Unsurlar:
Dodik’in 5 Mart 2025’te onaylattığı yasalarla RS’nin devlet mahkemesi, savcılık ve güvenlik birimlerini tanımaması, anayasal bir kriz yarattı. Bu durum, silahlı çatışma potansiyelini artırıyor. Ayrıca, RS’nin kendi ordusunu yeniden kurma ihtimali, Bosna Hersek Silahlı Kuvvetleri’nin bölünmesine yol açabilir. Yüksek Temsilci Christian Schmidt, böyle bir senaryoda yeni bir savaşın önlenmesi için bölgeye daha fazla Barış Gücü (EUFOR) gönderilmesi gerekebileceğini belirtti.
Etnik Gerilim:
1995’te sona eren savaşın travmaları hâlâ canlı. Srebrenitsa Soykırımı gibi olaylar, Boşnaklar arasında Sırplara karşı derin bir güvensizlik yaratmış durumda. Dodik’in ayrılıkçı söylemleri, bu güvensizliği körüklüyor ve halk arasında savaş korkusunu artırıyor.
Uluslararası Faktörler:
Rusya’nın Dodik’i desteklediği iddiaları, Batı ile Rusya arasında bir vekalet çatışması riskini doğuruyor. Öte yandan, NATO ve AB’nin Bosna Hersek’in toprak bütünlüğünü koruma konusundaki kararlılığı, gerilimi dengeleyici bir unsur olarak görülüyor. Ancak, uluslararası toplumun geçmişte olduğu gibi yavaş tepki vermesi, krizi derinleştirebilir.
Analistlere göre, şu an için tam ölçekli bir savaş ihtimali düşük olsa da, yerel çatışmalar veya silahlı gerginlikler çıkma olasılığı göz ardı edilemez. Dayton Anlaşması’nın işlevsiz hale gelmesi durumunda, Bosna Hersek’in bir kez daha kaosa sürüklenme riski bulunuyor.
Tarafların Tutumu
Bosna Hersek’teki ana aktörler ve uluslararası toplumun tutumları şu şekilde özetlenebilir:
Sırp Cumhuriyeti (RS) ve Milorad Dodik
Dodik, ayrılıkçı politikalarını sürdürüyor ve RS’nin bağımsızlığını ilan etme tehdidini bir koz olarak kullanıyor. Son yasalar, RS’nin merkezi devletten kopuşunu hızlandırma girişimi olarak görülüyor.
Tutum:
Dodik, savaş istemediğini iddia etse de, eylemleri provokatif bulunuyor. RS içindeki bazı Sırp gruplar ise Dodik’e karşı çıkarak “savaş istemiyoruz” açıklamaları yaptı. Bu, Dodik’in tabanında bile tam bir birlik olmadığını gösteriyor.
Destek: Rusya’nın Dodik’e siyasi ve ekonomik destek sağladığına dair güçlü iddialar var. Ayrıca, Macaristan Dışişleri Bakan Yardımcısı Levente Magyar’ın “Bosna’da savaş çıkarsa müdahale ederiz” iması, RS’ye dolaylı bir destek olarak yorumlandı ve gerilimi artırdı.
Bosna Hersek Federasyonu (Boşnaklar ve Hırvatlar)
Boşnak liderler, özellikle Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Boşnak üyesi Denis Bećirović, Dodik’in eylemlerini anayasal düzene darbe olarak niteliyor ve uluslararası müdahale talep ediyor.
Tutum: Boşnak gaziler ve vatansever dernekleri, anayasal düzeni koruma ve vatan savunmasına hazır olduklarını açıkladı. Bu, olası bir çatışmada Boşnakların direniş gösterebileceğine işaret ediyor. Hırvatlar ise genelde federasyon içinde Boşnaklarla uyumlu hareket ediyor, ancak NATO üyeliği gibi konularda Sırplarla ters düşebiliyor.
Destek: Boşnaklar, ABD, AB ve Türkiye’den güçlü bir destek bekliyor. Saraybosna’daki ABD Büyükelçiliği önündeki protestolar, bu beklentiyi yansıtıyor.
Uluslararası Toplum
AB ve NATO: Dayton Anlaşması’nın uygulanmasını ve Bosna Hersek’in toprak bütünlüğünü savunuyor. NATO’nun 1995’teki Kararlı Güç Harekâtı gibi bir müdahale olasılığı masada, ancak henüz somut bir adım yok. EUFOR’un bölgedeki varlığı artırılabilir.
ABD: Bosna Hersek’in birliğini destekliyor ve Dodik’e karşı yaptırımları sertleştirme sinyali veriyor. Ancak, Ukrayna krizi gibi diğer küresel meseleler, ABD’nin dikkatini dağıtabilir.
Rusya: Dodik’in en büyük destekçisi olarak görülüyor. Bosna’daki gerilim, Rusya’nın Batı’ya karşı bir baskı aracı olarak kullandığı bir alan olabilir.
Türkiye: Tarihi ve kültürel bağları nedeniyle Bosna Hersek’i destekliyor. Olası bir çatışmada, Türkiye’nin Saraybosna’ya yardım etmesi bekleniyor. Analistler, Erdoğan yönetiminin Bosna’yı iç politika meselesi haline getirdiğini ve sessiz kalmasının zor olduğunu belirtiyor.
Halkın Tutumu
Boşnaklar arasında savaş korkusu yüksek, ancak aynı zamanda direniş iradesi de güçlü. Sırp halkı ise bölünmüş durumda; Dodik’in politikalarını destekleyenler olduğu kadar, savaş istemeyen ve barışçıl bir çözüm arayanlar da var.
Sonuç
Bosna Hersek’te savaş çıkma olasılığı, Dodik’in ayrılıkçı hamleleri ve buna verilen tepkilerle doğrudan bağlantılı. Şu an için taraflar arasında bir denge söz konusu olsa da, RS’nin kendi ordusunu kurması veya merkezi yönetimin çökmesi gibi radikal adımlar, yerel çatışmaları tetikleyebilir. Uluslararası toplumun hızlı ve etkili müdahalesi, bu riski azaltabilir. Tarafların tutumu ise net: Dodik ayrılıkçılığı körüklüyor, Boşnaklar birliği savunuyor, uluslararası aktörler ise pozisyonlarını güçlendirme peşinde. Bosna Hersek, bir kez daha tarihsel bir dönüm noktasında.
Analiz : ArnavutHaber.Com
#ARNAVUTHABER