Dolar 34,4064
Euro 36,3109
Altın 2.842,37
BİST 9.420,42
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 12 °C
Çok Bulutlu

Karadağ baltasına sap olmak

24.09.2021
A+
A-
Karadağ baltasına sap olmak

Yurt Bülteni Genel Yayın Yönetmeni Selim Öztürk Bogucanin’in yazısı…

Selim Bogucanin

Yunan hükümeti tarafından okullarda ve her tür ortamda, “Sizler Helen Müslümanısınız” şeklinde bir propaganda tazyiki, Yunanistan’ın milli politikasının bir parçası olmuş durumda. Yani Türk değil, Yunan Müslümanısınız.

Geçtiğimiz günlerde Boşnak toplumu arasında, daha evvelki örnekleri Yunanistan’da, Makedonya’da ve Arnavutluk’ta sahnelenen bir senaryo sahneye konuldu. Bu senaryo, toplumun adını olduğu halinden farklı şekilde değiştirerek bir başka millete yaklaştırma çabasıydı. 

1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması ile Yunanistan ile aramızda antlaşma çerçevesinde azınlık hakkı güvencelerine kavuşan Batı Trakya Toplumuna bildiğiniz üzere “Türk” kelimesini kullanma yasağı getirilmiştir. Bunu ne derneklerinde, ne partilerinde ne de gazete gibi organlarında kullanmaları kesinlikle yasaktır ve cezaya tabidir. Buna karşın Yunan hükümeti tarafından okullarda ve her tür ortamda, “Sizler Helen Müslümanısınız” şeklinde bir propaganda tazyiki, Yunanistan’ın milli politikasının bir parçası olmuş durumda. Yani Türk değil, Yunan Müslümanısınız.

Hatta Yunanistan’ın kurduğu ve Lozan’a aykırı olarak ihdas edilen “Atanmış” müftülük ve bunun başındaki isim olan Mehmet Şinikoğlu da Yunan devletinin dayattığı “Yunan Müslümanlarının İskeçe Atanmış Müftüsü” ideolojisinin temsilcisi olan bir isimdir. Kendisi ile Batı Trakya Türklerinin yüzde 99 kadarının bir bağı olmamakla birlikte hiçbir Türk derneğinin kapısından da içeri girmemekte, Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu ve devletimiz organları ve diyanet işlerimiz ile de bir bağı bulunmamaktadır. 

Yunanistan, “Sizler Türk değilsiniz” diyerek ve bunu tekrarlayıp dikte ederek aslında insanları inandırma hedefinde asla değildir. En azından ilk nesil için bunu hedeflememektedirler. Ancak bu söylem ile 2, 3 nesil geçtikten sonra elbet birilerinin “Helen Müslümanıyız” demesinin hedeflendiği de apaçıktır. Peki bu neden yapılır?  Cevap açıktır.

Hiçbir ülke, kendi toprakları içerisindeki çok küçük ve önemsiz azınlıkları bir tehdit olarak görmez. Ancak eğer o azınlıklar, azınlıktan çok, bir bölge içerisinde “Bölgesel Çoğunluk” durumunda iseler, ileride o bölgede söz konusu kitlenin “Milli ve Dini” farklılığını kullanarak “Özerklik” oylaması, bir plebisit yapmasını yasal olarak engellemek için o etnik aidiyeti önceden yok sayarak bu yolu kapamak amaçlanır. Böylece ileride talep edilecek bir Özerklik için “Siz, farklı değilsiniz”, “Orada yaşayanlar da bu milletin etnik ve ırki açıdan aynı fertleridir ve özerklik hakları yoktur” denilerek özgürlük isteğinde bulunan, milli ve dini kimliklerini yaşatmak ve sürdürmek, en masum açıdan kültürel özerklik isteme talebindeki topluluklar susturulur.

Bu, Batı Trakya Türkleri için de böyledir, Sancak’taki Boşnaklar için de, Gürcistan’daki Ahıskalılar ve Acara Müslümanları  için ve tabii ki diğer onca kritik sahada yaşayan Müslümanlar için de.

Ahıska Türkleri

Yukarıdaki durum, Gürcistan tarafından da anavatanları olan Ahıska topraklarına 70 sene aradan sonra yerleşecek Ahıska Türkleri için de dikte edilmiş olan bir meseleyi hatırlatır; “Sizler Mesketi Gürcülerisiniz, Gürcü Müslümanlarsınız” şeklinde bir şeyi kabul etmelerini istemişti Gürcistan. Bunun yanında Batum ve çevresinde yaşayan Gürcü dilini konuşan Acara Müslümanları için de Gürcüler, “Acara” kelimesi yerine Gürcü Müslümanı kelimesini uygun görürler. Acara Özerk bölgesi neden özerktir? Neye istinaden bu tür bir özerklik vardır? Bunu da konuşmayı istemezler. Bir yandan da bölgede tüm hızı ile hıristiyanlaştırma ve toplu vaftizler için devlet politikası bila istisna uygulanmaktadır.

Kosova ve Arnavutluk

Yine bir başka örnek ise, Kosovalıların Arnavutluk ile birleşmesini engellemek için onlara senelerdir akıştırılan “Kosovar” kimliğinin uluslararası alanda temcit pilavı gibi beri getirilmesidir. Gerçekte Arnavutluk’taki ateist zümre ile sosyalist kesim, Kosova ile birleşmeden yana değildir. Zira onlar, çoğunluğu Demokrat eğilimli olan Kosova’nın Arnavutluk ile birleşmesi halinde Sosyalist Partinin ebediyyen muhalefette kalacağını bildikleri için Kosova ile birleşilmesine karşıdırlar. Ama bunu farklı şekilde telaffuz ederler. “Biz ayrı iki devlet olarak daha güçlüyüz”, “Uluslararası arenada Kosova, Arnavutluğun, Arnavutluk, Kosova’nın yanında olmalı ve iki devlet olarak kalmanın faydalarından yararlanılmalıdır” gibi üzeri kapalı açıklamalar ile konuşmaktadırlar.

Diğer yandan ise Arnavutluk’ta İsmail Kadare gibileri öncülüğünde, Kosovalılar için “Arnavutluk insanı tarafından medenileştirilmesi gereken köylü toplum” gözü ile bakan bir elitist zümre de bulunur. Ancak “Büyük Arnavutluk İdeali” denen ülkünün asıl çarpan kalbi daima Kosova’dır ve Kosovalılardır. Buna ilaveten Makedonyalı Arnavutlar ki bunlar Makedonya’nın yüzde 30 kadarını oluşturmaktadırlar, çoğu kez “Arnavut” yerine “Makedon” kelimesini kullanan Arnavutlar bulunmaktadır ve maalesef bunlar, belli bir refaha kavuşmuş, belli kurumlarla, Avrupalı örgütler ve kurumları ile temastaki entellektüeller arasında hayli çokturlar. “Her muhitin bir tırnakçısı (cepçisi), her ağanın ise bir yardakçısı” bulunur derler.

Karadağlılık ve kaybolan özerklik hayali

İşte bundan dolayı olmalıdır ki Boşnaklar arasında da bu tür kıpırdanışlar mevcut. Malumdur ki çok sayıda Boşnak derneği, çok sayıda Boşnak sivil toplum kuruluşu mevcut. Ancak bunlar şu ana dek “Boşnaklığı” vurgulayan dernekler, “Sancaklılığı” (ki zaten özünde Boşnaklık vardır) vurgulayan dernekler ve platformlar arasından birileri de en son “Karadağlılık” üzerine bir kimlik inşası sürecine belki isteyerek belki de istemeyerek girmiş oldu.

Boşnaklık yerine, “Karadağlılık” kelimesi belki de gelecekte bunu bir etnik aidiyet olarak seçecek Müslümanlar için hedeflenen bir proje, onlar için biçilen bir elbise idi. Bu şekilde nüfus sayımlarında kendi adının yanındaki kutucuklardan “Karadağlı” yani “Crnagorac” olan seçeneği işaretleyecek olan Boşnaklarımızı Hıristiyanlardan yüzdesel bazda ayırmak mümkün olmayacağı gibi, gelecekte Sancak Bölgesinin güneyini oluşturan, Kuzey Karadağ’da yaşayan Boşnakların da bir Özerklik talebini baştan geçersiz kılacaktır. Ancak bunun Karadağ devleti tarafından dayatılması pek tabii ki Boşnakların milli refleksine çarpacağı için ve reaksiyon oluşturacağı için söz konusu projenin Boşnakların içerisindeki kimseler tarafından verilmesi, bünyeye bir ilaç gibi sunulması amaçlanmıştı. 

Nitekim yakın zamanda tasarlanan “Karadağlı”, projesi Türkiye’deki Boşnak halkının ve Boşnaklık bilincinin, Sancak mücadelesinin direnç noktalarını hedefleyen bir operasyondur. 

 Ancak bunları destekleyen daha çok şey göreceğiz gibi. 

Bahsettiğimiz bu durum, “Karadağlılık” öyle basit bir mesele değil, bir büyük organizasyonun Türkiye ayağıdır. Zira önümüzde çoktan sahnelenen örnekleri mevcuttur. Arnavutluk’ta Durres ve Tiran şehirleri arasında yaşayan 10 binden fazla Boşnak, geçmişte  kurulan “Arnavutluk Sırpları Derneği” bünyesinde Sırp vatandaşlığı ve Sırplık bilincine doğru kaydırılmakta. Ataları daha 3-4 kuşak evvel, 1850’ler ve 60’larda Hersek Ayaklanması esnasında vatanlarından olarak Osmanlı tarafından Arnavutluğa yerleştirilen Hersek Boşnaklarının torunları için sahnelenen bu oyunun da başında yine bir Boşnağın olması biraz manidar doğrusu.  Buna ilaveten İsveç’te kurulan Pomak enstitüsü, İskeçe’de kurulan Pomak Derneği ve yine Makedonya devletinin ülkedeki Torbeş diye de adlandırılan slavca konuşan Müslümanlara ve Boşnakça konuşan Gorani Müslümanlara “sizler Makedon Müslümanısınız” demeleri aynı mantığın bir yansımasıdır.

Büyük Bulgaristan hayali

Arnavutluğun doğusunda Shistavec kasabası ve Kukes şehri arasında yaşayan binlerce Gorani Boşnak da yakın zamanda Arnavutluk Bulgarları Derneği altında Bulgar hükümeti tarafından örgütlenerek Bulgaristan pasaportu aldılar. Şüphesiz bunun Arnavutluk’taki proje partnerleri, Bulgaristan’ın AB üyesi olma avantajını kullanarak ve anlatarak kasabalıya ve köylüye “Bulgarlık” satarak bu pasaport dağıtımını başarmışlardı. Ancak bu projenin idarecileri, Bulgar yönetimince ziyadesi ile memnun edildi ve çocukları Bulgaristan’da önemli işlere yerleştirilmekle kalmadı bu kimselere de ülkede maaş bağlanarak taltif edilmeleri sağlandı. Eğer haritada bir bakarsanız Arnavutluğun doğusundaki bu bölgelerin “Büyük Bulgaristan Ülküsü” sınırları içerisinde yer aldığını görebilirsiniz. Kısacası Bulgaristan da bu işte geri kalmış değil. 

Karadağ neden kalsın ki? Hem yakında Avrupa Birliğine girmeyecek mi? Öyleyse en karlı iş için kurulacak en mantıklı organizasyonu kurmak ve bunun enformasyonu  ile Boşnakları “Karadağlılaştırmak” geri bırakılmamalıydı. Hem bütün etkinliklerinde Karadağ bayrağındaki Kartalı kullanan bu insanlar, nedense bayraktaki çift başlı sarı Karadağ kartalının iki pençesindeki iki ayrı haç ve kafasındaki diğer haçı görmezden gelebiliyorlardı.  

Ağaca sormuşlar. Neden alıyorsun ?

Ağaca sormuşlar. Neden ağlıyorsun? Kesildiğime ağlamam demiş ağaç.

Bana vuran baltanın, sapı benden. Ona ağlarım.

Ortada gezinen her sapın peşine düşmemek elbette önemli. Yine çıkan her kağıda gazete ve basın saygısını peşinen vermemekte de fayda var.  Bilmeliyiz ki dünyadaki örnekleri yaşanmış her olay, toplumlara bir vizyon ve tecrübe oluşturan misaller oluştururlar. İnce ayrıntılarına ve proje partnerlerine dek inceleyelim, neye niçin karşı çıktığımızı bilelim. Gerisi birleşmek ve biz olarak kalabilmektir ve en kolayıdır. 

Son olarak bir hatırlatma.

Türklerin Balkanlarda ilerlemeleri ile, Malkoviç ailesinden Bali Bey’in Müslümanlığı seçmesi ve akabinde Malkoviç ailesinin Malkoçoğlu Bali bey’in ailesi olması sonucu, Malkoçoğlu akıncıları Balkanlarda Osmanlının sınırlarını Tunaya taşımış olan başlıca akıncı ailelerden birisini teşkil ederler. Balibegoviç ailesinin de yine bu soydan geldiğine inanılır. Fakat Bali beyin adı, günümüzde Sırpçada Boşnaklar için bir aşağılama kelimesine de ilham olan aşağılama ifadesinin gövdesini teşkil etmiştir. 

Boşnaklar için Sırpların sıkça söylediği bir aşağılama kelimesi vardır. Bu, “Balija” yani dönme, hain manasında kullanılan bir kelimedir. Buna ek olarak Boşnaklar da bu kelimeyi, aralarından çıkan kimi hainler için kullanırlar. Emir Kusturica, Şaban Şauliç, Fikret Abdiç gibileri için kullanılan “Balija” kelimesi, yerinde kullanılan bir kelime olarak görülür ve Boşnaklarca nadir anlarda da olsa bu gibi kimseler için kullanılır.

Hatırlatmak istedim.

Hangi baltaya sap olduğuna dikkat etmezsen utanmak kaderin olur

Ulu çınarın dalından ayrılanlar, istediği baltaya sap olabilirler. Ancak eline alacak olanın vuracağı çınarı seçecekleri zaman çoktan geride kalmıştır. Zira gövdeye vuran ellerin sapı, maşasıdırlar artık. Bir baltaya sap olmanın en aşağılık yanı da budur. Bunların oluşturacağı camialar ise sadece “yığın” adı ile anlam bulur.

Nitekim bu yığınlar için “idealler” rant, vatan ise emlak değerinden ibaret arsalardır. Her milletin adamı olmak ise tam da bu kimselere göredir. Onlar için Sancak, artık uzamış ve kabak tadı veren imkansız bir hayal, arada bir erik rakısı ve kuru et getirdikleri yeşil ve ucuz ülkeleridir. Oradaki otorite ile çekişenler maceracı, aşırıcı, komplocu, özel yetiştirilmiş, hayalperest vs vs  insanlar iken otorite ile barışık olanlar ise “adam gibi adam”lardır. Ama Gerçekler İnatçıdır !

Boşnaklar başsız kaldıkları an da işe yarar fikir adamları çıkarmışlardır. Ancak idealsiz kaldıklarında boş adamlar çıkarmakta her millet gibi onların da üzerine yoktur.

İdealsiz insanların bir araya gelmeleri, başsız gövdelerden oluşan et yığınlarıdır. Gerisi çakallar ve akbabaların akşam yemeğidir. Yarım milyonu bulmayan “Karadağlı” milletinin adı, köklü bir ulusa isim olamayacağı gibi, ancak ve ancak sürekli değişen balkan coğrafyası içerisinde tarihini bilmeyen veya ilgilenmeyen ve isim karmaşası ile kendisine millet seçemeyenlere çekici gelebilir. Yugoslavım, Sırp Müslümanıyım, Hırvat Müslümanıyım, Selefiyim, Karadağlıyım diyenler, devletlerin sınırları değiştikçe kendilerine isim aramaya devam ederler. Ancak bir gerçek vardır ki,

Devletleri sadece idealistler kurar, olmayanları da kendilerine tabi ederler.

Birbirimizin “Balija”sı olmayalım.

Selamlar ve saygılarımla.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.